ELİMİZDEKİ DİREKSİYONU DOĞRU YÖNE ÇEVİRMELİYİZ
Uzun bir yolculuğun ardından eve uğramadan, eşimle birlikte daha önce beğendiğimiz fakat bir türlü gitmeye fırsat bulamadığımız bir restoranda yemek yiyelim dedik. Restorana girdiğimizde karşılama iyiydi, hemen soğuk meze ve balık büfesine yöneldik. Mekan konum olarak denize hakim, masaların düzeni ve donanımı mükemmel, soğuk meze ve balık dolapları özenle sergilenmiş. Çalışanlar tek tip kıyafet.
Oturmadan, daha büfedeyken mezelerimizi ve balığımızı seçtik. Restorant boştu, dilediğimiz yere oturabileceğimizi söylediler, geçtik, oturduk. Garsona işler nasıl diye sorduğumda, “sezon sonu olmasına rağmen iyi” dedi. Oysa sezon sonu daha değildi, nitelikli oteller hala doluydu. Bu demektir ki sezonu yalnızca kendi müşteri profilerine göre değerlendiriyorlar, diye düşündüm, oysa yakınlarında bulunan otellerden de müşteri alabilirlerdi, almaları da gerekiyor, böyle bir çalışmanın içerisine girmemişler. Halbuki Turist otel haricinde ki yemekleri de denemek ister.
Oturduktan sonra masamıza menü kartları ile biri geldi, “siparişimizi verdik” dedik, geri gitti, demek ki bizi takip etmemiş. Soğuk mezeler ve salata geldi, ancak uzun bir süre ekmek bekledik, benim için ekmeksiz yemek olmaz, mezeler bittikten sonra ekmek geldi dersem abartılı olmaz. Balık da gecikmeli geldi. Fakat lezzet konusunda hem mezeler, hem de balık tek kelime ile mükemmeldi. Bu da gösteriyor ki Didim Sebze ve balık yemek çeşitleriyle bir gastronomi merkezi olabilir. Bu konuda önemli ve başarılı çalışmaları da oluyor; Didim’e ait yemekler üzerine kitaplar yazıldı, “vegan”, “Didim Ege Lezzetleri” ve “zeytin” festivalleri düzenlendi, düzenleniyor, hatta bazı yemekler için coğrafi işaret başvuruları yapıldı.
Restorantlar da yemeklerin tadı kadar serviste önemlidir. Gittiğimiz yerde dört servis elemanı çalışıyordu, onlar bir köşede sohbet ediyordular, biz yemeğimizi yiyoruz, masamdan kalkıp eksik olanları almaya kalktığımda personelin dikkatini masamıza çekmek istedim. Başaramadım.
Her şey dahil konsepti ile çalışan otellerin yöneticileri sık sık şunu söyler: “Misafirlerimizin dışarı çıkmaları için bir sebepleri olmalı, bu bir restoran da olabilir, fakat gittikleri yerde kendilerini özel hissetmeliler. Otel de olmayanı bulmalılar”: Özel servis, özel yemek, özel ilgi. Bunu veremiyorsak dışarıda ki restorantlar otellerin alternatifi olamaz. Anda barut açıldığında bilhassa yurt dışında en fazla sorulan soru şuydu: “buraya gelen misafirlere hitap edecek mekanlarınız var mı?” Aynı soru 2026 da açılacak Akra Barut için de gelecek. Cevap olarak: “Eksiklerimizin farkındayız, süreç içerisin de kendimizi gelişmelere uydururuz” dedik, daha sürecin gerisindeyiz, bir an evvel süreci yakalamalıyız
Turizm de bütünselliği yakalamak zorundayız. Küçük bir aksaklık büyük resmi etkileyebilir. Misafir profilini dahi değiştirebilir. Doğa, tarih, kültür ve gastronomiyi tavırlarımız ve hizmetlerimiz ile desteklemeliyiz.
Turizm de her şey hızla değişebiliyor, önümüzdeki yıllarda yapay zeka, robotlar devreye girecek, servis elemanları olarak da girecekler, biz de olmasa başka ülkeler de olur, işlerimizi ruhsuz robotlara teslim etmemeliyiz.
Elimizde ki direksiyonu doğru yöne çevirmeliyiz.



