KAZAKİSTAN
Otoriter yönetimler
Gelir dağılımındaki adaletsizlik
Yolsuzluklar
Hayat pahalılığı
Kayırmacılık
Kazak halkını sokaklara döken kangrenlenmiş sorunların üst başlıkları bunlar. Olayların arkasında dış güçler var, diyenler de çoğunlukta. Var veya yok; ülke iyi yönetilseydi, hiçbir dış güç ülkeyi yangın yerine çeviren kapsamlı bir başkaldırışı gerçekleştiremezdi. Emperyalizm çağındayız; “dış güçler” hep olacaktır. O “güçler”in panzehiri, ülkeyi halkın memnuniyetini sağlayacak biçimde yönetmektir. Bağımsızlıkçı bir yaklaşım, dış güçlerin ve onların işbirlikçilerin oyununu bozacak biricik çaredir.
Kazakistan’ın zengin petrol yatakları var. Ancak Kazak halkı bu zenginlikten yararlanamıyor; halkın çoğunluğu dar gelirli ve yoksul. Petrol gelirlerinin sahibi bir avuç otokrat kesim ve “dış güçler”. Bu durum yakın zamana özgü değil, çok öncelerden süregelen bir olgu.
Türkiye’de siyasi iktidar mevcut otokrasiyi destekliyor. Muhalefetten ses seda yok. Şu var ki, ahali içinde “sokağa çıkmak” olgusu tartışılıyor. Kimi Kazaklar’ı haklı buluyor, kimileri “dış güçler”i esas alarak “değerlendirme” yapıyor. Değerlendirmelerde birlik olamamanın altında Erdoğan’ın çokça tartışmaya konu olan “sokağa çıkacak olanlarla” ilgili söyleyecekleri yatıyor, şüphesiz.
Kazakistan, diğer Türki Cumhuriyetler gibi kendi başına bağımsız bir devlet olamadı. Önce Sovyetler Birliği, sonrasında Rusya’nın gölgesinde uzaktan kumandalı yönetimler; post değişti, ama beden aynı beden. Kazak halkı özgür iradesiyle bir yönetim oluşturamadı; ülke kaynakları hep başka güzergahlara aktı. Demokrasi onlara çok uzak, hala; belki bu yüzden öz-yönetime yabancılar, hep başkaları tarafından yönetilmişler.
Bu tür olaylar ne ilk ne de son olacaktır. Kazak halkı yakasını ,ipleri “dış güçler”in elinde olan yerli egemenlerin elinden kurtaramadıkça bu olaylar sürecektir. Kanımca zafer Kazak halkının olacaktır. Tarih boyunca özgürce at koşturan bu halk boynundaki esaret yularını söküp atacaktır.
HÜRAYDIN GAZETESİ