EKONOMİK MODEL
Bir “ekonomik model” lafıdır gidiyor.
Muhalefet, siyasi iktidarın “model”ini eleştiriyor; ülke ekonomisini felakete götürdüğünü ileri sürüyor.
Siyasi iktidar şu sıralarda yürüttüğü modele “Çin modeli” yakıştırması yaptı, sonra vazgeçti; “yerli ve milli model” olduğunda karar kıldı.
Kanımca siyasi iktidarın iktidar olduğundan bu yana yürüttüğüne “model” demek bilimsel bir yaklaşım değil.
Her ekonomik model-iyi ya da kötü- bir kazancı/ülke kalkınmasını hedefler. Uygulamada yapılan yanlışlıklar ya da tutarlılıklar kazancı ya da kaybı belirler. Hem Dünyayı yeniden keşfetmiyoruz; yeryüzünde belirli ekonomik modeller var ve bu modellerin ne olduğu malumdur. Ancak iktidarın uyguladıkları hiçbirine uymuyor ve belirli bir çizgide yürümüyor. Çoğu yapılanlar bir “model”in uygulanışını değil, bambaşka şeyleri çağrıştırıyor ve “bu kadarı da olmaz” dedirtiyor.
Şöyle ki;
Ülke-içi üretim merkezi niteliğindeki her kurum/fabrika satıldı. Tüketim zinciri dışalıma bağlandı. Bu;tarımın ve sanayinin tükenmesi demek.
Dışalım için para/döviz gerek. İhtiyaç olan finansman hem diş merkezlerden yüksek faizle borçlanarak, hem halkın sırtına ağır vergiler salınarak sağlandı.
Ülke geliri yol-köprü-inşaat gibi geri dönüşü olmayan ölü yatırımlara yönlendirildi; oldukça maliyetli ve ağır koşullarla.
Yetmedi, o güne dek görülmedik bir israf dönemi başladı, bütçe açığı büyüdükçe büyüdü.
Yosuzluk olgusu gerçekliğe büründü, paralelinde ülke ahalisi yoksullaştı.
Dahası; iktidar kesimi gerçekleri tersyüz ederek pembe tablolar çizdi, ekonomik gidişat hakkında.
Şimdilerde ekonomi gemisi kayalara çarpa çarpa karaya oturdu. Söylenecek söz kalmadı.
Buna “ekonomik model” denmez. Bir ad takılır, ancak söylemeye dilim varmaz.