deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler betpark twitter giriş süperbetin twitter giriş betebet bets10 Matadorbet vdcasino tipobet giriş onwin giriş Deneme Bonusu Siteleri girisonwin.org giris grandpashabet grandpashabet giris 2023

NCDT
İşeri
Saygın YAPI

BIYOLOJIK ÇEŞITLILIK IKLIMIMIZ, ŞIFAMIZ, GIDAMIZ VE MIRASIMIZDIR

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 19.11.2022 - 12:52, Güncelleme: 19.11.2022 - 12:52 1205+ kez okundu.
 

BIYOLOJIK ÇEŞITLILIK IKLIMIMIZ, ŞIFAMIZ, GIDAMIZ VE MIRASIMIZDIR

“Erozyonla mücadele biyolojik çeşitliliğin de korunması demektir”
  BIYOLOJIK ÇEŞITLILIK IKLIMIMIZ, ŞIFAMIZ, GIDAMIZ VE MIRASIMIZDIR   TEMA Vakfı, bu yıl 14 - 20 Kasım tarihleri arasında kutlanan Erozyonla Mücadele Haftası kapsamında,biyolojik çeşitliliğe ve biyolojik çeşitlilik kaybının nedenlerine dikkat çekmek amacıyla, “Biyolojik çeşitlilik iklimimiz, şifamız, gıdamız vemirasımızdır” diyerek tüm Türkiye’de çeşitli etkinlikler ve eğitimler düzenleyecek. Erozyonla Mücadele Haftası’nı her yıl belirlediği farklı bir tema ile karşılayan TEMA Vakfı, bu yıl etkinliklerini “Biyolojik Çeşitlilik, Biyolojik Çeşitlilik Kaybı ve Nedenleri” teması çerçevesinde gerçekleştirilecek. Erozyonla Mücadele Haftası kapsamında düzenlenecek etkinlikleri ise; çevrim içi webinar, hafta kapsamında uzun yıllardır gerçekleştirilengeleneksel Toprak Yürüyüşü,  stant çalışmaları ve biyolojik çeşitlilik hakkındaki temsilci sunumları oluşturuyor.     “Erozyonla mücadele biyolojik çeşitliliğin de korunması demektir” TEMA Vakfı Yönetim Kurulu BaşkanıDeniz Ataç, toprağın karasal biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan en temel doğal varlığımız olduğunu hatırlatarak “Toprak, karadaki tüm canlıların yaşamını sağlayan ve iklimi düzenleyen bir doğal varlıktır. Böcekler, mantarlar, kuşlar, sürüngenler, memeliler gibi karadaki tüm tüketici canlı gruplarının yaşamı bitkilere bağlıdır. Bitkilerin yaşamı ise; kökleriyle tutunabileceği toprağa, topraktaki suya, besin elementlerine ve toprak canlılarına bağlıdır. Başta azot olmak üzere topraktaki çok sayıda besin elementini bitkiler için kullanılır hale getiren topraktaki canlılardır. Hatta bitkilerin hastalıklara karşı dirençli, sağlıklı olmasını sağlayan da toprağın erozyona karşı direncini artıran da toprak canlılarıdır. İçinde canlıların bulunmadığı toprak üretken değildir, ölüdür. Sağlıklı bir kaşık toprakta dünyadaki insan sayısından fazla canlı bulunur. Toprak canlılarının en yoğun olduğu kısım ise; organik maddenin en yüksek olduğu üst topraktır.  Ne yazık ki erozyon, onların yaşam ortamı olan üst toprağı alıp götürüyor. Erozyonla birlikte topraktaki biyolojik çeşitlilik ve biyolojik aktivite de giderek azalıyor. Bu nedenle, erozyonla mücadele sadece toprak üretkenliğinin ve sağlığının korunması değil, üzerinde yaşattığı bitkilerin ve diğer canlıların yani biyolojik çeşitliliğin de korunması anlamına geliyor” dedi.     Ülkemizde görülen erozyon, dünya ortalamasının 4 katı Her yıl ülkemizde 648 milyon ton toprağın erozyona uğradığını, bunun da 1 hektar toprakta 8.24 ton toprağa eşdeğer geldiğini belirten Ataç, “Dünya ortalamasının 2.08 ton/hektar olduğu dikkate alındığında ülkemizde görülen erozyonun dünya ortalamasının 4 katı olduğu görülüyor.  Gıdamızı ürettiğimiz tarım topraklarımızın %39’unda, meraların ise %54’ünde erozyon görülüyor. Gıda üretiminin giderek çok daha önem kazandığı dünyamızda topraklarımızın sağlığının, üretkenliğinin korunması için tarım arazilerinde, çiftçilerimizin erozyona karşı alabilecekleri önlemler hakkında bilgilendirilmeleri ve erozyon kontrol çalışmaları yapmaya teşvik edilmeleri gerekiyor. Ayrıca, erozyonla bozuluma uğramış tarım toprakları ve meralarda restorasyon çalışmalarının yapılması gerekiyor” diye konuştu. Biyolojik çeşitliliğin korunabilmesi için korunan alanların da artırılması gerektiğini kaydeden Ataç, “Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında belirlenen, 2020 yılına kadar karasal ekosistemlerin %17’sinin ve denizel ekosistemlerin %10'unun koruma altına alınmasını öngören Aichie hedeflerine büyük ölçüde ulaşılmakla beraber, bunun tek başına yeterli olmadığı biliniyor. Ülkemiz sahip olduğu zengin biyolojik çeşitliliğe rağmen doğal ekosistemlerin muhafazası ve sınırları dâhilindeki tüm biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik eylemler bakımından 180 ülke arasında 178. sırada yer alıyor” diyerek, korunan alanların ülke alanına oranının %8.9 olduğunu bildirdi.  “Biyolojik çeşitliliğin öneminin farkına varalım” Ataç, “Biyolojik çeşitlilik, dünyadaki yaşam çeşitliliğidir. İklimimiz, şifamız, gıdamız ve mirasımızdır. Çeşitlilik ne kadar fazlaysa ekosistemler de o kadar güçlü vedeğişen çevre koşullarına karşı çok daha dirençli olur. Bu sebeple, doğanın üretkenliği ile doğanın sağladığı yaşamsal önemi olan hizmetler ve buna bağlı olarak da insan refahı artar. Toprağımızın ve biyolojik çeşitliliğin öneminin farkına varalım, doğayla uyumlu yaşayalım. İklimimizden, gıdamızdan, sağlığımızdan ve mirasımızdan olmayalım” ifadelerini kullandı. TEMA Vakfı UMUT YEŞERTİYORUZ HÜRAYDIN HABER
“Erozyonla mücadele biyolojik çeşitliliğin de korunması demektir”

 

BIYOLOJIK ÇEŞITLILIK IKLIMIMIZ, ŞIFAMIZ, GIDAMIZ VE MIRASIMIZDIR

 

TEMA Vakfı, bu yıl 14 - 20 Kasım tarihleri arasında kutlanan Erozyonla Mücadele Haftası kapsamında,biyolojik çeşitliliğe ve biyolojik çeşitlilik kaybının nedenlerine dikkat çekmek amacıyla, “Biyolojik çeşitlilik iklimimiz, şifamız, gıdamız vemirasımızdır” diyerek tüm Türkiye’de çeşitli etkinlikler ve eğitimler düzenleyecek.

Erozyonla Mücadele Haftası’nı her yıl belirlediği farklı bir tema ile karşılayan TEMA Vakfı, bu yıl etkinliklerini “Biyolojik Çeşitlilik, Biyolojik Çeşitlilik Kaybı ve Nedenleri” teması çerçevesinde gerçekleştirilecek.

Erozyonla Mücadele Haftası kapsamında düzenlenecek etkinlikleri ise; çevrim içi webinar, hafta kapsamında uzun yıllardır gerçekleştirilengeleneksel Toprak Yürüyüşü,  stant çalışmaları ve biyolojik çeşitlilik hakkındaki temsilci sunumları oluşturuyor.

 

 

“Erozyonla mücadele biyolojik çeşitliliğin de korunması demektir”

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu BaşkanıDeniz Ataç, toprağın karasal biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan en temel doğal varlığımız olduğunu hatırlatarak “Toprak, karadaki tüm canlıların yaşamını sağlayan ve iklimi düzenleyen bir doğal varlıktır. Böcekler, mantarlar, kuşlar, sürüngenler, memeliler gibi karadaki tüm tüketici canlı gruplarının yaşamı bitkilere bağlıdır. Bitkilerin yaşamı ise; kökleriyle tutunabileceği toprağa, topraktaki suya, besin elementlerine ve toprak canlılarına bağlıdır. Başta azot olmak üzere topraktaki çok sayıda besin elementini bitkiler için kullanılır hale getiren topraktaki canlılardır. Hatta bitkilerin hastalıklara karşı dirençli, sağlıklı olmasını sağlayan da toprağın erozyona karşı direncini artıran da toprak canlılarıdır. İçinde canlıların bulunmadığı toprak üretken değildir, ölüdür. Sağlıklı bir kaşık toprakta dünyadaki insan sayısından fazla canlı bulunur. Toprak canlılarının en yoğun olduğu kısım ise; organik maddenin en yüksek olduğu üst topraktır.  Ne yazık ki erozyon, onların yaşam ortamı olan üst toprağı alıp götürüyor. Erozyonla birlikte topraktaki biyolojik çeşitlilik ve biyolojik aktivite de giderek azalıyor. Bu nedenle, erozyonla mücadele sadece toprak üretkenliğinin ve sağlığının korunması değil, üzerinde yaşattığı bitkilerin ve diğer canlıların yani biyolojik çeşitliliğin de korunması anlamına geliyor” dedi.

 

 

Ülkemizde görülen erozyon, dünya ortalamasının 4 katı

Her yıl ülkemizde 648 milyon ton toprağın erozyona uğradığını, bunun da 1 hektar toprakta 8.24 ton toprağa eşdeğer geldiğini belirten Ataç, “Dünya ortalamasının 2.08 ton/hektar olduğu dikkate alındığında ülkemizde görülen erozyonun dünya ortalamasının 4 katı olduğu görülüyor.  Gıdamızı ürettiğimiz tarım topraklarımızın %39’unda, meraların ise %54’ünde erozyon görülüyor. Gıda üretiminin giderek çok daha önem kazandığı dünyamızda topraklarımızın sağlığının, üretkenliğinin korunması için tarım arazilerinde, çiftçilerimizin erozyona karşı alabilecekleri önlemler hakkında bilgilendirilmeleri ve erozyon kontrol çalışmaları yapmaya teşvik edilmeleri gerekiyor. Ayrıca, erozyonla bozuluma uğramış tarım toprakları ve meralarda restorasyon çalışmalarının yapılması gerekiyor” diye konuştu.

Biyolojik çeşitliliğin korunabilmesi için korunan alanların da artırılması gerektiğini kaydeden Ataç, “Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında belirlenen, 2020 yılına kadar karasal ekosistemlerin %17’sinin ve denizel ekosistemlerin %10'unun koruma altına alınmasını öngören Aichie hedeflerine büyük ölçüde ulaşılmakla beraber, bunun tek başına yeterli olmadığı biliniyor. Ülkemiz sahip olduğu zengin biyolojik çeşitliliğe rağmen doğal ekosistemlerin muhafazası ve sınırları dâhilindeki tüm biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik eylemler bakımından 180 ülke arasında 178. sırada yer alıyor” diyerek, korunan alanların ülke alanına oranının %8.9 olduğunu bildirdi.

 “Biyolojik çeşitliliğin öneminin farkına varalım”

Ataç, “Biyolojik çeşitlilik, dünyadaki yaşam çeşitliliğidir. İklimimiz, şifamız, gıdamız ve mirasımızdır. Çeşitlilik ne kadar fazlaysa ekosistemler de o kadar güçlü vedeğişen çevre koşullarına karşı çok daha dirençli olur. Bu sebeple, doğanın üretkenliği ile doğanın sağladığı yaşamsal önemi olan hizmetler ve buna bağlı olarak da insan refahı artar.

Toprağımızın ve biyolojik çeşitliliğin öneminin farkına varalım, doğayla uyumlu yaşayalım. İklimimizden, gıdamızdan, sağlığımızdan ve mirasımızdan olmayalım” ifadelerini kullandı.

TEMA Vakfı

UMUT YEŞERTİYORUZ

HÜRAYDIN HABER

Aydın HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve huraydingazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.